Diller Nasıl Oluştu, Ne Zaman Ortaya Çıktı?
Ülkemizde konuşulan ortak dil Türkçe olduğu için bu yazıyı okudunuz ve anladınız. Bir yerde buluşup kahve içsek bile çok iyi anlaştığımıza eminiz çünkü ortak bir dilimiz var. Ölenleri saymazsak şu anda dünyada 6 binden fazla dil konuşuluyor. Şey, çok, çok eski zamanlarda, İlk insanlar döneminde hangi dil vardı?Şunu sormak muhtemelen daha doğru olacaktır: Diller nasıl oluştu?
Diller nasıl oluştu sorusuna yanıt olarak ortaya atılan pek çok teori var ve bunlardan bazıları oldukça makul görünüyor. Fakat insanlar yazı ortaya çıkmadan çok önce konuştuğuna göre, bu teorilerden hangisi gerçek ya da değil? Diller ne zaman ortaya çıktı? Kesin olarak söylemek imkansız. Hiç hata yapmadan dillerin kökenlerine bir yolculuk yapalım.
Önce temel bir tarif yapalım; dil nedir?
Dil aslında sosyal bir sözleşmedir. Bu sözleşmeye uygun olarak konuşur veya yazarsanız Bu antlaşmaya uyan başka biri sizi anlayacaktır. Canlı bir yapı olarak tanımlanan dil, zaman içinde doğal olarak ya da kontrol altında değişse de kendi kuralları sayesinde varlığını sürdürür.
İlk konuşulan dil nedir, diller ne zaman ortaya çıktı?
Açıkçası bu soruya kesin bir cevap vermek mümkün değil çünkü rastgele bir kaynakta ‘bugün konuşmayı öğrendik’ şeklinde bir not yok. Ancak Bir gösteriye birden fazla kişi ilk geldiğinde, İşte o zaman ilk dil doğdu. Daha sonra insanlar kalabalıklaştıkça ve birlikte konuşma ihtiyacı hissettikçe, dil toplumsal bir sözleşme olarak ortaya çıktı.
Diller nasıl oluştu? Konuyla ilgili birkaç farklı teori var:
- ilahi teori
- yansıma teorisi
- ünlem teorisi
- ilişkilendirme teorisi
İlahi teori:
Birçok dini inanca göre, insanlar tek bir atadan geldikleri için dilleri de benzer şekilde ortak ve benzersizdir. İnsana Yaratıcı tarafından bahşedildiği düşünülen bu dil, zamanla değişti. Hatta bir rivayete göre tanrı çok dedikoducu bir halkı cezalandırmak için hepsinin dilini değiştirmiştir. Birbirlerini anlamayan bu insanlar dünyanın farklı yerlerine gitmişler ve bugünkü diller bu şekilde oluşmuştur.
Yansıma teorisi:
Dillerin oluşumuyla ilgili en çarpıcı teorilerden biri olan yansıma teorisi ile karşılaştırıldığında, İlk insanlar, doğanın seslerini taklit ederek ilkel bir dil oluşturmuşlardır.Dalgaların, rüzgarın, hayvanların, gök gürültüsünün ve benzerlerinin seslerini taklit eden insanlar sonunda birbiriyle uyumlu sözcükler, yani bir dil üretmiş olabilirler.
Ünlem teorisi:
Dili bilmesek de konuşmasak da az çok onların acıları, onların korkuları, onların sevinçleri vb. duygularını anlıyoruz. Ünlem kuramına göre ilk dil, insanların bu tür durumlarda çıkardığı ünlemlerden doğmuştur. Bebeklerle ve yetişkinlerle konuşurken sıklıkla kullanılan bu tekniğin ilk dillerin oluşumunda etkili olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır.
Dernek teorisi:
Birlikte varoluş teorisi, insanın tek başına yaşayamayan sosyal bir varlık olduğu gerçeğine dayanan bir teoridir. Bir meydana birden fazla kişi geldiğinde bir işi dönemin kurallarına göre yapmak istediklerinde konuşmalı ve ortak kararlar almalıdır. Bu ihtiyaçtan dolayı, tıbbi bir ortak anlaşma yoluyla ilk diller oluşturulmuş olabilir.
Dillerin nasıl oluştuğuna dair tüyler ürpertici bir deney var:
Dillerin nasıl oluştuğu sorusu aslında tarih boyunca pek çok kişinin kafasını karıştırmıştır. O dönemin bilim adamları daha çok bahis üzerineydi. bebekleri muayene etti ve kullandıkları ilk anlamsız kelimelerin ilk dili oluşturduğunu düşündü. Hatta bu teori o kadar ciddiye alındı ki, çok feci bir sonla biten bir deney yapıldı.
Kesin olmamakla birlikte 13. yüzyılda II. Friedrich döneminde yapıldığı sanılan bir deneyde bir düzine bebek bir odaya kilitlendi. Bakıcılar sadece bebekleri besledi ve yıkadı. Amaç, bebeklerin aralarında bir dil oluşturmalarıydı. Tabii böyle bir şey mümkün olmadığı için bebekler birer birer ölmeye başladı ve bu deney tarihe kara bir leke olarak yazıldı.
Çocuklar arasında dillerin nasıl oluştuğuna dair başarılı bir deney de var:
1980’li yıllara geldiğimizde bilim adamları biraz daha ilerlemiş olduğu için dillerin gelişiminin farklı olduğunu düşünmeye başladılar. Örneğin Bu dönemde ortaya çıkan Nikaragua İşaret Dili,İlk kez sağırların halk arasına çıkarak kısa sürede kendi işaret dilini oluşturması sayesinde ortaya çıkmıştır.
Leipzig Erken Çocukluk Gelişimi Araştırma Merkezi ve Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü, bu işaret diline dayalı bir deney yapmaya karar verdi. İki grup çocuk iki farklı odaya kilitlendi. Aralarında rastgele bir ses bağlantısı olmadan doğal bir konuşma başlatıldı. Sonrasında yaşananlar, dillerin nasıl oluştuğunun açık bir göstergesiydi.
Gruptaki çocuklar manzaralı röportajda Jestler, yüz ifadeleri ve nesneler aracılığıyla iletişim kurmaya başladılar. Örneğin kağıt, fotoğraf anlamına geliyordu. Birinin gömleğindeki beyaz nokta hiçbir şey ifade etmiyordu. Dahası, yaklaşık 30 dakika sonra grup, yalnızca somut nesneleri değil, aynı zamanda soyut kavramları da tanımlayan bir işaret dili geliştirmişti.
Peki tüm bunlar ne anlama geliyor, dillerin kökeni nedir?
Konuyla ilgili tüm bu teorileri ve bu deneyi göz önünde bulundurduğumuzda şunu net bir şekilde söyleyebiliriz. dil aslında kelimelerden çok daha fazlasıdır, Toplumun ortasında yapılan bir anlaşmadır. Bu işaretleri yaparken bazı sesleri mırıldanan bire bir çocukları düşünün. Orijinal bir dil edinin.
Tabii ki uzmanlara göre dil dediğimiz kavram o küme içerisinde hızla oluşmuyor. Söz konusu deney grubunun çocukları olduğunu ve dilin bu çocuklara aktarıldığını düşünelim. İkinci nesil bu dili daha da geliştirecek. Bu formda birkaç nesil sonra, sonunda eksiksiz bir dil ortaya çıkacaktır. Üstüne üstlük bu dili yazmak için gerekli olan gramer kurallarının oluşturulma sürecini de düşünürsek dillerin nasıl oluştuğunu anlamak hiç de problem değil.
Dillerin oluşumu çok sıra dışı bir olay gibi görünse de aslında Bebeğinizle aranızdaki dili, en yakın arkadaşlarınızı veya sevgilinizi düşünün. Çoğu zaman kimsenin anlamadığı ve muhtemelen hiçbir dilde karşılığı olmayan kelimeler konuşulmadı mı? İlkel zamanlarda böyle bir dil böyle gelişti.
bugün binlerce kişi tarafından konuşuluyor diller nasıl oluştu, ne zaman ortaya çıktı, Dillerin kökeni ile ilgili soruları cevapladık. Bütün bunlara baktığımızda dilimizin ne kadar değerli olduğu ve her şeyden çok onu korumamız gerektiği bir kez daha anlaşılmaktadır.